Van Koza Psikoloji logo

Öfkeyle Baş Etmek

Öfke, kişinin rahatsız ve huzursuz olduğu bir olayla karşılaştığı zaman kendisini gösteren ve sonrasında da etkisini devam ettiren bir duygudur. Günlük yaşam içerisinde farklı olay ve zamanlarda öfke duygusunu gösterebiliriz.  Otoriter ebeveyn tutumları, iş hayatımızda karşı karşıya kaldığımız dedikodular, trafikte karşılaştığımız sinir bozucu aksiyonlar, sosyal çevremizdeki insanların bize karşı sergilemiş oldukları anlayışsız davranışlar ve sınava hazırlık süreci gibi dönemler ister istemez öfke duymamıza neden olmaktadır. Buna benzer durumlarda makul ölçülerde içimizdekileri dile getirme anlamında öfke duygusunu yansıtmamız aslında doğal bir durumun ifadesidir. Ancak öfkemiz yıkıcı bir boyuta ulaşıyorsa ve karşımızdakini ruhsal ve fiziksel olarak yıpratacak bir düzeye ulaşıyorsa bu problem olarak hayatımızda yer edinmeye başlayacaktır.

Bunun yanında herhangi bir olay veya durum karşısında öfke ve sinirini göstermeyip sakin duran bireyler vardır. İfade edilen bu kişiler çevrelerinde meydana gelen aynı zamanda hoşnut olmadıkları olaylara karşı içlerindeki öfke duygusunu gösterme yolunu seçmezler. Bir bakıma bu bireylerin diliyle ifade edecek olursak; hep içime atıyorum bu olayları klişesi karşımıza çıkmaktadır. Bu durum istenen bir durum değildir. Kişi engellendiğinde ve işgale uğradığında hakkını savunabilmeli, içindeki duyguyu ifade edebilmelidir. Bireyin içindeki stres ve öfke depolanması zamanla daha şiddetli ve ani öfke patlamalarına kapı aralayabilir ve bu duruma fiziksel şiddet de eşlik edebilir. Yirmi birinci yüzyılın dünyasında maruz kaldığımız stresli yaşam olayları, ekonomik, sosyal problemler ve özel yaşantımızda karşı karşıya kaldığımız krizler hissettiğimiz öfke, gerginlik ve huzursuzluğun katsayısını maalesef her gün daha da arttırmaktadır. Ancak bunun yanında birey tarafından inkar edilmeyen, bastırılmayan ve tanınan öfke duygusu; bireyi her geçen gün daha üretken bir profile dönüştürmekle beraber sosyal ilişkilerini de düzenleyen bir enstrümana dönüşecektir.

Öfkeyle Başa Çıkma Yolları

Öfke kontrolünün birincil amacı kişinin bu doğal duygusunu yıkıcı davranış örüntüsüne dönüşmesini engellemek ve öncelikli olarak kendisine ve çevresindeki bireylere zarar vermesinin önüne geçmektir. Aynı zamanda bireyin çevresindekilerle sağlıklı ilişkiler kurmasını sağlamaktır.  Öfke kontrolünden kast edilen kişinin öfke duygusunu tamamıyla ortadan kaldırmak ve yok etmek değildir.  Öfke duygusu çevremizdeki herkeste varlığını sürdüren doğal bir duygudur aynı zamanda yaşanmasında beis örülmeyen bir duygudur. Burada referans noktamız şudur; öfke duygusunun sağlıklı bir şekilde yaşanması ve yıkıcı bir etkiye dönüşmemesidir.

Öfkenin kontrol edilmesi noktasında kişinin zihnen ve bedenen bazı durumları gerçekleştirmesi gerekir. Öfke duygusu bireyde vuku bulduğunda kişi diyaframdan derin bir şekilde nefes alarak rahatlayabilir. Bunun yanında bireyin kendisine birtakım zihinsel telkin yolla sakin ol, gevşe gibi tekrarlayıcı söylemler kullanması rahatlamaya kapı aralayabilir. Tüm bu yöntemlerin yanında kişinin bulunduğu mekanı değiştirmesi, temiz havada yürüyüşe çıkması ve bunun yanı sıra hareket halindeyse oturup sakinleşmesi öfke kontrolünde başvurulacak yöntemler arasında sayabiliriz.

Öncelikli olarak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kişi önce öfkeyi tanımalı, öfkenin altındaki sebepler noktasında bir farkındalığa sahip olmalıdır. Öfkeyle beraber diğer duygularını da tanıma noktasında bir farkındalığa sahip olan birey bu kez duygularını da daha sağlıklı bir şekilde ifade etme yolunu seçecektir. Kişi öfkesinin altındaki temel dinamikleri tespit etmiş olacak, öfkeye neden olan durumları ve düşünceleri kontrol edebilecektir.

Birçoğumuz öfke esnasında iç dünyamızda fırtınaların koptuğunu hissederiz.  Etrafa argo sözcükler ve küfürler savurarak karşımızdaki insanlara bu şekilde yüklenme yolunu seçeriz ve içimizdeki öfkeyi yansıtırız. Buna benzer bazı durumlarda sağlıklı bir şekilde düşünemez ve olayları dramatize ederek abartma yolunu seçebiliriz. Aynı zamanda her şeyi karamsar ve kötümser bir şekilde değerlendirmeye başlarız.  Kişi bu düşünce yapısının mevcut durumu iyileştirmeye dönük bir katkı sağladığını görmeli ve bu düşünceden kurtularak alternatif olumlu inançlar geliştirme yolunu seçebilmelidir. ‘‘Bu Şekilde öfkelenmiş olmam kendimi çok daha fazla yıpratmama zemin hazırlıyor. Bu şekilde davranarak ve düşünerek mevcut olayı daha da büyütmüş oluyorum’’ türünden kendisine birtakım telkinlerde bulunabilmelidir. Öfke duygusu meydan geldiğinde bireyin muhakeme ve mantık mekanizması istenilen ölçüde etkisini göstermeyebiliyor. Bir bakıma kişi öfke anında mantıksal ölçülerden kopmamaya özen göstermelidir.  Bunun yanında ‘‘hiçbir zaman’’, ‘‘katiyen’’, ‘‘artık bitti’’ gibi olumsuzluk ekseninde gelişen sözcüklerle başlayan söylemleri zihnimizde fazla yer etmesine fırsat vermemek gerekir. Yaşamın devam ettiğini unutmamalı ve bu olayların ve durumların hayatın sonu olmadığını kendimize her fırsatta telkin etmemizde fayda var.

Kişi kendisini öfkelendiren olaylarla karşı karşıya kaldığında geri dönüşü olmayan yollara girmekten çekinmeli ve pişmanlık hissedeceği durumlardan da kaçınabilmelidir. Bir bakıma kişi haklıyken haksız duruma düşecek ve belki de telafisi olmayan bir olaylar zincirinin içinde bulabilir kendini. Öfke durumunda fevri bir şekilde eyleme geçilmemeli ve sözel şiddet içerikli söylemlere başvurmaktan kendini frenleyebilmelidir kişi. Öncelikle kişi duraksamalı ve karşısındaki bireyin kendisini ifade etmesine olanak verebilmelidir.

Kişi öfke duygusunu tetikleyen ortamlardan kaçınabilmelidir. Bu duyguyu körükleyen kişi ve ortamlardan uzak durmalı ve öfke kontrolünü sağlıklı bir temele oturtana kadar bu yolu seçebilmelidir.  Gerginliğin hat safhaya ulaştığı zaman dilimlerinde karşımızdaki bireyi rencide etmeden ve alaycı bir tutumdan da uzak durarak mizah dilinin benimsenmesi, gergin havanın yumuşaması adına başvurulacak yollar arasındadır. Gergin durumlarda sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesi adına kendimizi ifade etme yolunu seçerken SEN dilinden ziyade BEN dilini kullanmamızda fayda var. Çünkü SEN dili suçlayıcı ve karşıdaki bireyinde hemen savunma mekanizmasına geçmesine sebebiyet verecek bir yöntemdir. Bunun yerine BEN dilini kullanarak içimizdeki duyguyu ifade etmeye çalışmalıyız. Bu yolla karşımızdaki bireyi suçlama eğiliminden vazgeçecek ve kendi duygularımızı veya hoşnut olmadığımız durumu daha sağlıklı bir şekilde ifade etme olanağına kavuşmuş olacağız.

NOT: Bu makale ve sitemizdeki diğer tüm içerikler bilgilendirme amacı ile hazırlanmıştır. Tıbbi bir tanı ve tedavi amacı taşımamaktadır. Sitedeki bilgiler ışığında bir ilaç tedavisine başlanması veya sonlandırılması kesinlikle önerilmez. Tanı ve tedavi gerektiren durumlar için mutlaka bir tıp hekimine başvurunuz. Bu makale ve sitemizdeki diğer tüm içerikler Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına aykırı sayılabilecek ilan ve reklam yapma amacı taşımamaktadır.



Van Psikolog, Evlilik Danışmanı Van, Van Evlilik Terapisti, Klinik Psikolog Van, Van Evlilik Terapisti, Psikolog Van, Uzman Psikolog Van, Psikolojik Danışma Merkezi Van, Bireysel Danışma Van, Van Aile Terapisti, Aile Danışmanı VanVan psikoloji

Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer Makaleler

Belirsizlik

Gabriel Garcia Marguez  ‘İnsanlar plan yapar ve Tanrı onlara güler.’ Sözüyle geleceğe dair yaptığımız planlamalarda işlerin her zaman

Devamı »

Çocuklarda Duygusal İhmal

        Ebeveyn-çocuk konusundaki araştırmalarıyla John Bowlby bağlanma kuramını ortaya koyarak, insan davranışlarını incelemeyle ilgili çok yararlı bir kaynak

Devamı »